3 Kasım 2009 Salı

MÜHENDİSLİK HARİKASI GÖKDELENLER...



Modern yaşamın bilinen en belirleyici özelliği, her şeyin en büyüğüne ulaşmak şeklinde karşımıza çıkıyor. En yüksek binayı tasarlamak, inşa etmek, en yüksek tepeye tırmanmak, en uzun yolu kat etmek, en derine dalmak veya en büyük yapıda yaşamak gibi... Bu açıdan bakıldığında, teknolojik gelişmenin de yardımıyla, binalara gün geçtikçe yeni katların eklenmesi, çatıların gökyüzüne yaklaşması çok da şaşırtıcı değil.
1980'lerde yaşanan ekonomik patlama, dünyanın farklı bölgelerindeki kentlerin gökdelenlere yönelmesinde adeta bir katalizör olmuştu. 1990'larda yaşanan durgunluk ise, özellikle batıda pek çok tutkulu projenin rafa kaldırılmasına yol açtı. Bunun yanı sıra, Asya'da yaşanan ekonomik büyüme sırasında yüksek bina totemine talep, o güne kadar görülmemiş bir şekilde arttı.
20. yüzyıl boyunca, "en uzun bina kimde?" böbürlenmesindeki yarış, New York ile Chicago arasında sürüp gitti. Ta ki, 1998'de, Malezya'da Petronas Tower inşa edilinceye kadar... Bu onura bir Pasifik ülkesinin ulaşması, bu tür yüksek binaların yoğun olduğu merkezlerin coğrafi açıdan el değiştirdiğinin habercisi gibi... Öte yandan, Pasifik ülkelerindeki ekonomik yükselişi de yansıtıyor. Dolayısıyla, geleceğin en yüksek gökdelenlerinin ABD ya da Avrupa'da değil, Asya'da inşa edileceği ileri sürülebilir.

Hiç yorum yok: